Mary Celeste Gemisi
Atlas Okyanusu Azor Adaları yakınlarında 150 yıl önce terkedilmiş bir gemi bulundu. Gemi bulunduğunda içinde ölü yada diri kimse yoktu. Tüm mürettebatın eşyaları gemide duruyordu. Mürettabata ait günlüklerde, bulunduğunda en son 10 gün öncesine ait notlar vardı. Bu geminin ismi Mary Celeste idi.
Gemi korsan saldırısına uğramamış görünüyordu. Mürettabatın ölü yada diri bulunmaması ve bütün eşyaların gemide bulunması korsan saldırısından uzak olma ihtimalini doğuruyordu. Gemi kaybolmadan 11 yıl önce İskoçya'da inka edilmişti. Daha sonra ingilizler tarafından satın alındı ve ismine Amozon koydular. 1868'de bir iş adamı gemiyi satın alarak ismini Mary Celeste koydu.
Geminin ilk kaptanı ve ortaklarından birisi olan Robert McLellan ilk sefere çıkmasından 9 gün sonra hiçbir sağlık problemi olmamasına rağmen hayatını kaybetti. Geminin ikinci kaptanı Parker, uzun bir süre gemiye kaptanlık etti ve birçok adayı gezdi.
Gemi ilk kazasını Fransa açıklarında yaptı. Mürettabatın söylediklerine göre bir balıkçı teknesi bir anda belirmiş ve gemi çarpmak zorunda kalmıştı. Kaza sonrası gemi tamir edilmek için karaya çekildi ve bu tamirat sırasında sebebi belli olmayan bir yangın çıktı ve çalışanlar yaralandı. Tamir edildikten kısa bir süre sonra Manş Denizinde bir gemi ile çarpışarak karaya oturdu. Gemi artık lanetli olarak nitelendiriliyordu. Karaya oturduktan sonra terkedildi.
Alexander McBean gemiye sahip çıktı ve restore etti. Restorasyon sonrasında gemiyi satışa çıkardı. İş adamı Richard gemiyi satın aldı ve satın aldığı fiyatın yaklaşık 5 katına gemiyi tekrar restore etti. Gemi artık Amerikan ticaret gemisiydi ve faaliyetine başladı. Gemi borçları nedeniyle birçok kere el değiştirdi. Birçok restorasyo gördü. Daha büyük ve modern bir hal aldı. 11 yıl boyunca okyanuslarda gezdi.
1872 yılında gemiyi ortak olarak 4 kişi satın aldı. Satın alanlardan birisi Benjamin Briggs geminin kaptanı oldu. Gemi terkedildiğinde kaptan oydu. Gemi terkedildikten sonra kaptana ve mürettabata hiç rastlanılmadı. Benjamin Briggs'in ailesi denizciydi. Kendiside deniz konusunda çok bilgiliydi. Kardeşiyle birlikte gemiye ortak olmuştu ve amaçları İtalya'ya doğru gitmekti.
Benjamin Briggs kendinden önceki kaptanların başına gelenleri bildiği için bütün mürettabatı özenle seçti. Mürettabat deneyimli denizcilerden oluşuyordu. Kaptan ilk olarak aldığı yükleri Amerikaya götürecek oradan ailesinide gemiye alarak İtalya'ya doğru yol almayı planlıyordu. New York limanına gelen gemiye yük yüklenmişti ve kaptan ailesinide gemiye alarak İtalya yolculuğuna başladı.
Limandan ayrılırken gemideki herkes son kez görülmüştü. Mary Celeste ile aynı gün sefere çıkan Dei Gratia gemiside yolculuğuna başlamıştı. Dei Gratia mürettabatı Cebelitarık açıklarında sürüklenen bir gemiye denk geldiler. Kaptanlar birbirini tanıyorlardı. Yaklaşında geminin Mary Celeste olduğunu anladılar. Mary Celeste'ye git gide yaklaşan mürettabat gariplik olduğunu dahada iyi anladılar. Gemi sığ suda sallanıyordu. Gemiye ulaştıklarında gemideki evraklar, seyir defterii pusula ve filikanın yerinde olmadığını gördüler. Gemide kimse yoktu terkedilmiş halde sürükleniyordu.
Gemi bilinmezliklerle doluydu. Gizemli bir halde bulunan gemiyi görünce mürettabat korkmaya başlamıştı. Denizcilik efsanelerine inanmaya başlamışlardı. Gemideki birkaç eşya dışında mürettabat eşyaları ve ticari yük gemide duruyordu. Buda korsan saldırısı olması ihtimalini zayıflatıyordu. Korsan saldırısı olmadığını düşünen mürettabat geminin sigortasından para almak için bu şekilde bırakıldığını düşünmeye başladılar. Fırtına yüzünden geminin batması riskine karşı terkedilmiş olabileceğini de düşündüler. Bir diğer iddaa ise geminin deniz depremi sırasında zarar görebileceği ve içindeki alkol yüklü varillerin patlamış olacağıydı. En yüksek ihtimal ise tsunamiyle mürettabatın korkup gemiyi terk ettikleriydi. Gemideki alkol varillerinden birkaç tanesi boştu. Bu varillerin tüketildikten sonra kaptanın mürettabata zarar verip kaçtığı iddaaları da vardı.
Terkedilmiş geminin gizemi hiç çözülemedi. Mary Celeste gemisinde neler yaşandığını öğrenemediler.
İnsan beyninde çözülemeyecek kadar zor, tahmin edilemeyecek kadar karmaşık duygular ve arzular vardır. O arzuların karanlık olanlarına gelince; işte onlar oldukça soğuktur ve kişiyi adeta buzdan bir kütleye çevirir. Gözleri kör eden bu ürkütücü ruh halleri, insanın aklının ucundan bile geçiremeyeceği şeyleri yapmasını sağlar. Benim işim, karanlıkta kalmış bu insanların yol açtığı kötülükleri sona erdirmek.